algılama sistemine bir bakış



Görebildiğimiz her şey bize yansıtıldığı gibi olabilir mi? düşündüğüm zaman bunun net bir cevabını bulmamın   mümkün olmadığını keşfettim yada 'görebilmek'den ziyade 'bakabilmek' mi asıl cevap? Nesnelerin farklı mesaj yollarıyla beynimize ulaştırdığı ayrıntılar su götürmez bir gerçektir. Asıl, gerçek, kesinlik diye kesin hükmün olmadığı bir dünyada kendimize 'kesin gerçekler' çizmeye çalışmaktayız. Bir takım insanlar her zaman bunu savunmaya devam edecektir ama kabul etmemiz gereken bir şey varsa hayat, bizim kesin olur gözüyle baktığımız şeylere karşı nakavt almış durumda! 

Hal böyleyken yıkılmak,üzülmek, parçalara ayrılmak hep insanlara özgü bir durum asıl mesele başına gelenleri ne şekilde içine sindirebildiğin... sinirlenince bir düşünelim; mantık ne zaman devreye girebilir? maalesef bunun olumlu bir cevabı olmayacak. Görebildiğimiz şeyler bizi rahatlatır mı yoksa bir olgunun soyut olması mı ürkütücü bir hal alır? keşke buna net bir cevap verebilsem.. her insanın yaşadığı çevreye, maddi ve manevi olguları algılayışına, sosyo-kültürel yaşamdan beklentisine göre değişiklik gösteren bir olgudur hayat! hayatı sorgulamak benim işim değil benim işim, algılayış biçimlerinin tek bir şarta bağlı olmadığından bahsetmek. İki farklı kişinin en yoğun duygu yaşama şekli bile hep bir eksiklik barındırmaktadır. Karşılaştırma yaptığımızda daha fazla neden sonuç ilişkisine denk geliriz. Oysa ki her birey özneldir nesnel değil! 

Yorumlar

Popüler Yayınlar